02:46
2. Blogger Buluşması Ödülleri
02:46Yaklaşık 10 gün önce şuradan duyrulan buluşma nihayet gerçekleşti. Şimdi sırada 14 farklı dalda yarışan adayların ödülleri var. Benim ...
Yaklaşık 10 gün önce şuradan duyrulan buluşma nihayet gerçekleşti. Şimdi sırada 14 farklı dalda yarışan adayların ödülleri var.
Benim için 1. bazıları için 2. olan Blogger Buluşması Ödülleri'nin sahiplerini bulduğu Kaldırım TV'den cansız yayınlanan töreni aşağıdan okuyabilirsiniz.
2. Blogger Buluşması Ödülleri'nin tek kişilik dev jurisi Kaldırım'ın hazırladığı VTR'nin ardından hangi kategoride ödüllerin verileceği açıklanıyor.
Gecenin hareketlisi
Gecenin sessizi
Gecenin dedikodu kazanı
Gecenin çenebazı
Gecenin atarlısı
Gecenin nicki bol bol sorulanı
Gecenin damadı
Gecenin babası
Gecenin çiçek açmışı
Gecenin terlisi
Gecenin canı sıkıldıkça sektör değişeni
Gecenin yorgunu
Gecenin bıyıklı güzeli
Gecenin orospusu
Ödül kategorilerini açıkladıktan sonra açılışların unutulmaz ismi, geyler geyi Neil Patrick Harris anonsu geliyor hemen:
And now, the moment all you waiting for...
Broadway ile Blogger Buluşması arasındaki benzerliği hala anlamamış olan juri üyesi Kaldırım'ın şaşkınlığı dikkat çekiyor. Heyecanın içine etmemek adına bir an önce ödüllerin dağıtılacağını belirten Kaldırım'ın ufacık bir el hareketiyle ışıklar sönüyor ve ilk kategorideki ödül verilmeye başlanıyor.
Gecenin Hareketlisi
Gerek gelir gelmez masayı gördüğü halde yanlış yöne doğru yürümesi gerekse gece boyunca sağa sola zıplaması, kısmen masayı devirmesiyle tüm bakışları üzerinde toplamayı başaran Enstitü'ye layık görülüyor bu ödül. Arkadaşları tarafından film ve kitap kültürü konusunda tam not alan Enstitü geceye göz kamaştırıcı kırmızı pantolonuyla katılıyor. Sıcacık havada elinde getirdiği kocaman şeffaf şemsiyeye de bir türlü anlam veremediğimiz Enstitü'nün Amazon Ormanları'nda yaşadığını düşünüyoruz.
Gecenin Sessizi
Gece boyu utangaç tavırlarıyla dikkat çeken, üstüne üstük juriyle alay eden The Reader filmini izlememiş olmama rağmen kendisine bu ismi layık gördüğüm bir blog okuyucusu alıyor bu ödülü de. Adını versek mi vermesek mi derken back stage'de herkesin ona Burak diye seslenmesiyle "amaaan siktiret herkes duymuş zaten adını" diye düşünen juri onu "Congrats Burak, bu ödül senin" diyerek sahneye çağırıyor. Yarı İngilizce yarı Türkçe konuşarak kafa karışıklığına sebep olan sunucuya da bir anlam veremeyen juri üyesi sunucunun kendisi olduğunu farkedince olduğu gibi pusup kalıyor. Mikrofonu eline alır almaz "ÖSS sistemi değişmeli artık" diyerek tüm liseli arkadaşlarına destek olan Burak juriye de laf sokmayı ihmal etmiyor. "Aynı Atilla Taş'sın heee."
Gecenin Dedikodu Kazanı
Acaba bu bununla sevişiyor mudur, sakallı olan mı aktif yoksa diğeri mi gibi sözlerle alttan alttan dedikodu açmaya çalışan Patrick'e gidiyor bu ödül. I'm in the bed adlı bloguyla orospuluğuna orospuluk katan Patrick aynı zamanda gecenin orospusu kategorisinde de aday. Gece boyu sıkıldıkça Grindr'a girip sabaha başka yatakta uyanmak isteyişiyle dikkat çeken Patrick mikrofonu eline alır olmaz. "Are you seks?" diye bağırarak tüm salonu inletiyor. Lensli saçlarıyla dikkat çeken Patrick sahneden inerken sorun yaşasa da en sevdiği arkadaşlarından Sarı'nın yardımıyla kolaylıkla atlatıyor bu badireyi de. Organizasyona yaptığı katkıları da es geçemeyeceğimiz Patrick ayakta alkışlanarak yerine geçmesi sağlanıyor.
Gecenin Çenebazı
Geceye bomba gibi düşen hikayeleriyle renk katan Lubunik'e gidiyor bu ödül de. Bu onun ilk oscar alışı. Alışı kuvvetli diye duyunca güzel güzel verelim dedik. Film konusunda salondaki herkesi 18 ile çarpıp, 180 ile toplayacağını iddaa eden Lubunik hangi grupla seks yapacağına tam olarak karar veremediği için geceyi kolisiz geçirmiş olabilir diye düşünüyoruz. Kendisiyle ilgili ulaştığımız bilgilerden biri de lezbiyenleri çok sevdiği. Yer yer lezbiyen barlarda takılıp düşürdüğü kızların kafasından aşağı bira dökmek hobisiyimiş. Öyle duyduk. Dedikodu konusunda da üstüne olmadığını ifade etmekten çekinmeyince 1 numaralı dedikodu malzemelerinin ondan çıkacağını ümit ediyoruz. Haberiniz olsun yani.
Gecenin Atarlısı
Aldırmadan 13 erkeğin arasına girerek hem gecenin cesuru hem de atarlısı ödülüne layık görülen isim Pistis oldu. Blogunda yazdığı seks hikayelerini gece boyunca dilinden düşürmeyen dışarda adete bir hanım kız gibi davranan Pistis orospuluk konusunda da iddaalı olduğunu dile getirdi. Sevecenliği ve iyi alış kuvvetiyle dikkatleri kendisine toplamayı başaran kızımız gecenin sonunda jurinin dudağına bıraktığı öpücükle diğerleri tarafından "acaba hile mi karıştı lan bu törene de?!?!" şeklinde düşünülmesini sağlasa da atarlı davranışlarıyla herkesi püskürtmeyi başarıyor. Organizasyon tarafında yaptığı atarlı tutumuyla göz bebeği konumuna gelen Pistis mikrofonu eline alır almaz "Bu gece 13 kişi tarafından sikilsem bu kadar mutlu olmazdım." diyerek sevincini dile getiriyor. Biz de daha fazla seksten bahsetmesin yoksa sabaha kadar konuşur bu kız diyerek sahneden indirmek zorunda kalıyoruz.
Gecenin Nicki Bol Bol Sorulanı
Kategori ismi belirlenirken juriyi oldukça sıkıntıya sokan bu ödülü de homorexia alıyor. Tören öncesi juriyle yaptığı özel sohbet sırasında uykusuz olduğunu dile getirmesi ve ters ters bakışlarıyla dikkat çekse de gecenin sonuna doğru sıcacık davranışlarıyla her an juriyi götürmeye yönelik davranışlar sergiliyor. Aslında tek derdim tanışmak dese de koli derdinde olduğunu anladığımız sakallı arkadaşımız gece boyunca sorulan "senin nickin niye böyle?" sorularıyla zıvanadan çıkmış durumda. Ciddi ciddi açıklama gereği hissetmesine rağmen derdini anlatamayan homorexia sahneye çıkar çıkmaz mikrofonu eline alıyor. Tam oral yapacakken karşısındaki 13 çift gözü görür görmez öhööm pardon diyerek konuşmaya giriyor. "What can I do sometimes? It's nickname, that's nickname." diyerek sahneden koşarak iniyor. Tören sonrası juriyi köşeyi sıkıştırarak ağzından laf almaya çalışan zaman zaman da ters tavırlarıyla dikkat çeken homorexia geceyi kazasız belasız atlatıyor.
Gecenin Damadı
Kaşındaki piercingi ile ilgili "böyle damat mı olur lan?" yorumu yaptırtan Haplo'ya gidiyor bu ödül. Daha önce juri tarafından henüz görülmemiş olmasına rağmen juri içsesinin ve arkadaşlarının yaptığı yorumlar dikkate alınarak zayıfladığı konusunda hemfikre varılan Haplo gece boyunca ciddi ve kararlı duruşuyla dikkatleri kendine çekiyor. Okuduğu bölüm gereği arkadaşlarıyla sık sık method çalışması gerektiğini sonradan juriye vurgulayarak "ben çalışkan adamım" imajı çizen Haplo tören sonrası arkadaşlarının nikahına gidecekmiş gibi duruyor. Mikrofona söylemek istediğin bir şey var mı sorusuna olma mı, var tabii diyerek başlıyor sözlerine. "It's just me, I'm Haplo. Haplo is meaning being alone." diyerek gece boyu merak edilen soruya da yanıt veriyor. Alkışlarla sahneden inerken juriyi güzelce kucaklayan Haplo değdirmeden de edemiyor.
Gecenin Babası
Back Stage tarafından genellikle men at play modunda gezdiği konusunda dedikodulara malzeme olan Kazulet alıyor bu ödülü de. Film ve kitap konusunda Enstitü ve Lubunik'ten geri kalmayarak ağırlığını koyan Kazu gece boyunca objektiflere Lubunik ile samimi pozlar veriyor. Tören alanına Haplo ile birlikte gelerek kendini korumaya alan babalar babası tören için kat ettiği yolu söyleyince dudak uçuklatıyor. Sahneye çıkar çıkmaz "I wanna thank my fans" diye bağırarak ortalığı ayağa kaldırsa da çabucak yatışıyor. Tören sonrası hemen takım elbisesini giydiğini düşündüğümüz Kazu siyahlar içinde yavaşça uzaklaşıyor.
Gecenin Çiçek Açmışı
Nerd gözlükleri ve Pistis'in eski bir arkadaşa benzetmesiyle ilk başta utangaç tavırlarıyla dikkat çeken sonrasında jurinin gözünden kaçmayan kahkahaların sahibi Yalnız Vida alıyor bu ödülü. Juriye ara ara uzaktan gülümsemesiyle "iyi en azından yüzünü görebildik" fakir tesellisine neden olan Yalnız Vida'nın sesini duyanların sayısı 5'i geçmiyor. Yine de giderken herkesle tokalaşmayı ihmal etmeyen Vida'nın törenden mutlu ayrılışı juriyi ve back stage ekibini rahatlatıyor.
Gecenin Terlisi
Hayatta gelemem ben eğitimim var diyerek astsolist edasıyla en son gelmeyi amaç edinen Yayık Ayranı'na gidiyor bu ödül. Ara ara juriyi sıkıştırıp ondan taktik almayı ihmal etmeyen Ayran gecenin en hızlı hazırlananı da sayılabilir aynı zamanda. İşi sonrası eve gidip duş alıp sonrasında da törene yetişmeye çalışarak törene verdiği değeri bir kez daha gösteriyor. Herkesin ortasında jurinin adını zikretmesiyle gecenin olayı olmaya aday davranışı juri tarafından güzelce örtbas ediliyor. Sadece örtbas edilse neyse -juri bu altta kalır mı?- hemen aynı şekilde tepkisini gösteriyor, hem de defalarca. Gecenin sonunda mutlu bakışlarla ayrılan Ayran jurinin arkadaşlarıyla ilgili sorular sormayı da ihmal etmiyor.
Gecenin Canı Sıkıldıkça Sektör Değişeni
Henüz kaç sektör değiştirdiği kesin olarak saptanmamış Umayin'a gidiyor bu ödül de. Kategoriyi belirlerken oldukça zorlanan juri onun son sektörünü beğendiğini, hatta aynı sektörde olduğunu dile getirmekten çekinmiyor. Kendisi törene gelirken giydiği pembe kazağıyla dikkatleri üstüne çekmeyi başarıyor. Aynı zamanda bir çok arkadaşla kültür sanat sohbetlerinden de geri kalmayan Umayin gece sonunda mutlu ayrılıyor. Sevgilisi hakkında açıklama yapmaktan kaçınan Umayin'a tüm arkadaşları son sektöründe başarılı olmasını temenni ediyor.
Gecenin Yorgunu
Gece boyu "abi neyin yorgunluğu bu daha yeni mi seviştin?" sorularına maruz kalan icinizdekigay'e gidiyor ödül. Sırf tören için bilmem kaç saatlik yoldan gelmesi, sabahın köründen beri ayakta kalması ve psikolojik olarak çok da iyi bir durumda olmaması sebebiyle bu ödüle layık görüldü. Juri özel ödülünü de almaktan çekinmeyen İcinizdekigay'in sahneye çıkar çıkmaz şu sözleri söylediğine tanık oluyoruz. "Aslında dişlerim çok güzel değil, sadece beyazlar." Niye bunları söylediğine bir türlü anlam veremediğimiz icinizdekigay için yorgunluktandır heralde yorumu geliyor dört bir yandan.
Gecenin Bıyıklı Güzeli
Bıyık ve güzel kelimelerini aynı cümlede kullanarak nasıl bir işe bulaştığını anlamayan juri üyesi şaşkınlığı birazcık gizlemeye çalışsa da hemen anons ediyor. "And the oscar goes to ABBO." Nickinin kısaltılmış haliyle ünlü İsveçli grup ABBA'yı andıran blogger, bıyıkları ve sakallarıyla gece boyunca herkesin gözdesi oluyor. Jurinin de kucağında oturmaktan çekinmeyen ABBO gece koli kesmeye giderken arkadaşlarına sarılmayı ihmal etmiyor. Haplo gibi o da juriye değdirmekten çekinmese de gecenin sonunda koli kesemediğini öğrencince back stage ekibi tarafından 3 günlük yas ilan ediliyor. Sahneye çıkar çıkmaz mikrofonu ağzına alarak ne dediğini de doğru düzgün anlamadığımız ama juri tarafından "I'm just hanging out." şeklinde onaylanmış sözü dikkat çekiyor.
Ve son kategori anonsu gelmeden hemen önce juri bir anda masasından zıplayarak "Hazır ABBA'yı anmışken bir şarkısını dinlesek ya?" diyerek herkesi coşturmaya ve son ödül için birazcık olsun heyecanlandırmaya çalışıyor. Herkes sahneye, oturmaya mı geldik sözleriyle tüm bloggerları sahneye toplayan juri ABBA'dan Dancing Queen şarkısını çalarak geceye neşe katmaya çalışıyor.
Ve son anons geliyor:
Gecenin Orospusu
Gerek diğer blog yazarları gerekse libidosuyla gece boyunca dikkatleri üzerine çekmiş olan bloggera gidiyor ödül, yani Kaldırım'a. Gece boyunca herkesle bir şekilde konuşmaya çalışan, o kadar buluştuk ettik bari bir işe yarasın da farklı farklı insanlar tanıyayım diyen Kaldırım, gece boyunca olaylı seksiyle dikkatleri üzerine toplamayı başarıyor. Juri tarafından mikrofon uzatıldığında tam oral yapacakken meraklı bakışları farkederek "I wanna thank my fans, my family and of course my new gay friends" diyerek niye İngilizce giriş yaptığını anlamadığımız sözlerini Türkçe devam ettiriyor: "Aslında her şey çok güzeldi, özellikle Patrick'e organizasyon için, sonra da icinizdekigay'e o kadar yol teptiği için teşekkürlerimi sunuyorum. Her şey beklediğimden güzel geçti, sizleri tanımak bir harikaydı. Teşekkürler."
Gecenin orospusu kategorisinde ödülü kaldıran bloggerın açıklanmasının hemen ardından bir takım davetlilerin salonu terk etmesi üzerine mikrofona koşmaya çalışan bloggerları gören tek kişlik dev juri üyesi büyük bir hışımla mikrofonu eline alarak tüm kazananları tekrar tebrik ediyor ve bir sonraki buluşmada görüşmek üzere diyerek geceyi noktalıyor.
Blogger Akademi Adına
Kaldırım.
Kaldırım.
14:21
Hepimiz Pipimiz İçin [MİM]
14:21Selam kaynatasızlar, naber? Bir başka mimde yine bir araya geldik. Bu sefer 2 kişiden mim alırken 1 kişiden de azar işittim. Kimden? Bi...
Selam kaynatasızlar, naber?
Bir başka mimde yine bir araya geldik. Bu sefer 2 kişiden mim alırken 1 kişiden de azar işittim. Kimden? BiGay'den tabiiki de. Neymiş efendim ben mimleri cevaplamıyormuşum. Bak sen? En fazla 2 mimi cevaplamamışımdır, o da içimden gelmediği içindir. ZORUNDA MIYIM?*
Aman neyse, hiç tartışamayacağım şimdi o kendini bilmez BiGay ile. Hıh. Bu arada Ekin, Yayık Ayranı ve çikolatalı gay'e de mimi bana gönderdikleri için teşekkür ediyorum :)
Önce kuralları söyleyeyim ki azar işitmeyelim mimin sahibinden.
Kurallar:
1. Kuralları üşenmeyip yazan Kezban'a MiM yaratıp sizi eğlendirdiğim için BiGay'e, paslayarak başımı belaya sokan Ekin ve Yayık Ayranı'na teşekkür ederim.
2. Mim çok basit, maddeler hakkında ki yorumlarınızı yazın, yaparım yapmam diye belirtin, en sonunda da bu maddelerin ya tamamını ya da7/8 ni, 6/8ni yapıyorum gibi istatistik çıkarın ki açıkça oranı bilelim.
3. Bu sekiz madde dışında bence şunu da yapıyoruz diye kendi maddenizi de ekleyebilirsiniz. Özgün olmak adına önemli.
4. En fazla 3 kişiye paslayabilirsiniz. Pasladığınız kişinin yazması için baskı uygulamalısınız. Sizin de bu bulogta bir ağırlığınız olsun di mi?
5. MiM başlığı sabittir herkes bu başlıkla yazar. Dişi bulogırlar "Hepimiz Kukumuz İçin" diye değiştirebilir tabii ki hahaha
Neyse sorulara ve cevaplara geçelim:
1. Hangimiz tanışıp hoşlandığı insanı hemen çıplak hayal etmiyo?Karşı tarafla ''pokemonlar'' konusunu konuşsanız bile o an çoktan içimizden ''seni seçtim sikaçu oyş'' diyip,türlü fantezilere dalıp gidiyosun.Kimse bana ''ayy kezban uydurma'' falan demesin!
-Ayy kezban uydurma! Ben önce onunla yiyeceğimiz yemekte ne olsun diye düşünüyorum. Ne öyle çıplaklık falan, ne kadar ayıp şeyler. Mahremiyet diye bir şey var!
2. Hangimiz biriyle buluşmaya giderken en sevdiği veya yeni aldığı kıyafeti giymiyo?Evet evet daha etiketini bile sökmeye kıyamadığın şeyi o an ''amaaan senelerdir var bu bende'' yüzsüzlüğüyle giyiyosun.Halbuki evde klorak lekeli pijamanla oturuyorsun.
-Hayatta yapmadığım şey. Ben evde gündüzleri takım elbisemle, geceleri de saten geceliklerimle oturuyorum. Fakir misiniz neysiniz öyle klorak lekeli pijamalar falan :(
3. Hangimiz sevgilisinin evinde titizlikten ölücekmiş gibi davranmıyo?Normalde evde taşaklarını avuçlayıp sonra bişey olmamış gibi mouseu tutan insan.Sevgilisinin evinde veya otelde her nerdeyse...hemen bi Ayşe Teyze'ye bağlıyo.Yok sürekli koltuk altını kontrol etmeler,tuvalete gidip dişlerinin arasında bişey var mı diye bakmalar.Ohoooo
-Her buluşma öncesi hamama gidip güzelce yıkanıyorum ben, o yüzden böyle şeylerim yok. Çok temiz bir insanım. Hıh.
4. Hangimiz dışarda yemek yerken içinden hesabı düşünmüyo?Bi kere zaten ''kim ödeyecek?'' kısmına girmiyorum bile.Ama şu hesap olayları çok rezil bişey.Hadi bunu ilk tanıştığın kişiye göre yorma.Mesela uzun ilişkilerde de çok tehlikeli bi konu bu.Ya bi taraf daha çok öder,ya ikisi ortak öder veya bi taraf hiç ödemez.Bunu cinsellikte oynadığı role bağlayanlar da var.''Ben ödeyemem o ödesin,sonuçta aktif o''diyenlere az çok şahit oldum.''Eee sen karın tokluğuna mı sikişiyosun tatlum :D:D?'' diye sorduğumda da çok terbiyeli cevaplar alamamışlığım var.
-AHAAHAHA aktif olan sensin sen ödesene diyeni oldu bana. Gülmüştüm baya. Ne alaka lan demiştim vurmuştum kafasına. Çok zevkli. Siz de öyle yapın. Ben karşı taraf nasıl isterse öyle davranıyorum. Çok zenginim, o yüzden.
5. Hangimiz zaman zaman Yıldız Tilbe dinlemedik ki?Müzik konusuna baktığımızda herkes Yann Tiersen'in 2.şubesi nerdeyse.Öyle kaliteli,öyle süper marjinal kişilikleriz ki sıçtığımız boklar bile biblo gibi.Hay allahım ben bi kere çok darlanmışım,canım sıkkın.Msnde de ne dinlediğimiz gözüküyo haliyle.Açmışım bi tane Gülden Karaböcek dertlenmişim.Hemen birisi aşağıdan ''Ya şaka mı:)?'' diye bana yazmış.O sıkıntıyla ben bunu görünce 2-3 aydır konuşup anlaşmama rağmen azına yüzüne sıçıp yollamışım.Geçen hatırlattı,tanıttı kendini yinee artık arabeskçi olmuş ehehehe..Neyse
-Son sevgilim Yıldız Tilbe hayranıydı. Çok derliyim. Ama tatlı çocuktu. Seksi de güzeldi. O yüzden dert etmedim. Yanımdayken bir iki kere Yıldız Tilbe şarkısı açmaya çalıştı. Tekme atıp Florence + The Machine açıp tuvalete kaçtım. Çok zevkli. Siz de deneyin.
6. Hangimiz evde annemizle saç baş kavga ederken bi anda çalan telefona ''Alo ifindiiim ivit napiiim ivdi oturuyorum işte'' diye sakin sakin cevaplar vermedik ki? Aslında bunu da çok yapıyoruz.Ailemizde olan sorunları kesinlikle kimseye anlatmıyoruz.Özellikle sevgilimize daha bi anlatmıyoruz.O bizim ailemizi pür neşe,sevimlilik şelalesi,neşe zoptiriği,şirinler köyü olarak gördükçe kendi ailesinin bokluğundan bahsetmek istemiyo.Eee al işte sana karşılıklı ayakta sikmece.Bilmiyorum ya bence insan ''ben dün anneme kafa attım biliyo musun?'' demeli.(ehehehe yani kafa atmamalı tabi) Bazı şeyler biraz daha samimi olmalı...
-Asla yapmadığım şey. Çok özel olmadığı sürece aile içersindeki şeyleri yakın arkadaşlarıma anlatıp içinden eğlenceli şeyler çıkartırım. Hele annemin lafları, babannemin sözlerini duysanız altınıza sıçarsınız. Ay bak yine geldi aklıma ben azcık gülüp geleyim.
7. Hangimiz daha sevgili olmadığımız halde o kişiye ''BENİMSİN'' tavrıyla yaklaşmamıştır ki? Aslında en yarak gibi olanı bu bence.Aranda daha ne olup bittiğini bilmiyosun o kişiyle ve gidip trip atıyosun.Bence birini kıskanmaya hakkın olmadığını düşündüğün an kapı kolundan bi farkın kalmıyo.O çok göt bi durum...çok çok hem de..Sevgili desen değilsin,arkadaş desen hiç değil,nesin amk sen? Kuzen misin enişte misin la bioksin beyinli!!!
-Bunu sık sık yaşıyorum. Allah belasını versin bu durumun. En boktan durum. Ama neyseki aşık olduğumu sandığım kişileri 3 günde unutabilme yeteneğine sahibim. En güzel tarafı da bu.
8. Veee hangimiz özlediğimiz kişiyi düşünürken bir başkası tarafından da biz özlenmedik ki? Bu çok doğru kordineli gidiyo maalesef bu hayatta.Senin özlediğin başkasını özlüyo,başkası da başkasını özlüyo,sonra o en başkası gelip seni özlüyo...Belki bilmeden bi elazığ burma bilezik halkası yaratıyoruz bazen ama hayatta böyle nevrotik.
-Beni kim özlemiş? Söylesin ya? Ben özleyince gidip söylüyorum, onlar da gelsin söylesin ki ben de bu burma bileziği kurayım kafamda.
Mimi son cevaplayan olduğuma göre artık gönderecek kişi de kalmamış demektir.
Öptüm hepinizi.
* http://www.youtube.com/watch?v=IQw_fzb3o0E
00:52
"Benim çocuğum eşcinsel"
00:52Türkiye’nin ilk aktivist gay annelerinden Sema Yakar, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendikten sonra hayatında bir dönüşüm yaşadı. Önce hayatı ...
Türkiye’nin ilk aktivist gay annelerinden Sema Yakar, oğlunun eşcinsel olduğunu öğrendikten sonra hayatında bir dönüşüm yaşadı. Önce hayatı tepetaklak olan Yakar daha sonra kendisini toparladı ve oğluna destek vermek için herşeyi yaptı.
Türkiye’nin ilk aktivist eşcinsel annelerinden Sema Yakar çocuğunun cinsel tercihini öğrendikten sonra yaşadığı dönüşümle Vogue Türkiye’nin Ağustos sayısında yer alan Yüzleşme sayfalarında yüzleşti.
İşte Yakar’ın kendi ağzından yaşadıkları:
“Biz her şeyini paylaşan dört kişilik bir çekirdek aileydik. Genç yaşlarda evlenmiş bir anne baba; önce bir kız, ondan 7 yıl sonra da bir erkek evlatla tamamlanmış, mutlu bir çekirdek aile.
Hayatımızın merkezi çocuklarımızdı. Onlara iyi bir gelecek sağlamak en büyük amacımızdı. Hayatımız, 2000 yılının Mayıs ayında, oğlumuzun eşcinsel olduğunu öğrenmemizle tepetaklak oldu.
O yıl oğlum, daha önce olmadığı kadar huzursuzdu. Özellikle cinsellik konusunda ağzını bıçak açmıyordu. Halbuki 15 yaşındaydı. Ergenliğe girmişti.
Cinsellik gündeminde hayli önemli yer tutuyor olmalıydı. Ama ne zaman kız arkadaşının ya da cinsellikle ilgili bir sorusunun olup olmadığını sorsak konuyu geçiştirip odasına kapanıyordu.
Tanıdığım oğlum, anlayamadığım bir şekilde değişiyordu.
Birkaç ay boyunca kendi kendimi yiyip durdum: Neden cinsellik konusunda içine kapanmıştı? Ergenliği mi anlayamıyordu? Acaba tatsız bir deneyim mi yaşamıştı?
Daha da fenası, biri bir şey mi yapmıştı? Eşcinsel miydi? Bu soruları kocamla paylaşma konusunda tereddütlüydüm ama sonunda tek başıma altından kalkamayacağımı anladım ve bir gece ona açıldım.
Homofobik insanlar değildik, daha doğrusu hayatımızda eşcinselliğin yeri de yoktu. Etrafımızda açık gay kimliğiyle yaşayan biri de. Kocam kuşkularımı beklediğimden daha soğukkanlı karşıladı. Konuyu benim büyüttüğümü, çocukta bir anormallik olmadığını söyledi.
Ertesi gün işinden erken geldi. Oğlan da okuldan gelince üçümüz salonda oturduk. Önce yine kız arkadaş konusunu açtık. Baktık oradan bir sonuca varamıyoruz, kendi tanışmamızı, flört dönemimizi anlattık.
Yine açamadık. En sonunda ben dayanamadım, “oğlum eşcinsel de olabilirsin. Sen bizim evladımızsın” dedim. Önce inkar etti ama sonra gözümün içine bakamadan, “evet anne ben gay’im” dedi. Son aylarda yaşadığı kafa karışıklığını, bir kıza değil de bir erkeğe ilgi duyduğu için hissettiği suçluluk duygusunu, kendisinin durumunu iki ay önce kabul ettiğini ve şimdi buna alışmaya çalıştığını anlattı.
Aylardır kafamda kurup durduğum, en kötü ihtimal olarak gördüğüm şey gerçek olmuştu.
Kalktık, birbirimize sarıldık. Hemen orada bir uzmandan yardım almaya karar verdik. Hatta oğlum gidip odasından bir telefon numarası getirdi. Birkaç ay önce okullarına bir psikolog gelmiş ve ergenlik sorunlarıyla ilgili bir konuşma yapmış.
O da yakın bulduğu için uzmanın telefonunu not etmiş.
Kocam, psikologa gidelim, çözümü neyse buluruz, hallederiz ruh halindeydi..
Psikolog randevusu aldık. Akşam eve gelen kızıma da durumu kısaca anlattık. O da çok şaşırmadı.
Bana gelince… Oğlum, “anne ben gay’im” dediğinde, babam öldüğünde yaşadığım kayıp duygusuna benzer bir şey yaşadım. Sanki onu ebediyen kaybetmişim. Halbuki oğlum ölmemişti. Ertesi gün kalktığımda yine karşımdaydı. Yine benim çocuğumdu.
AILECE TERAPIYE BAŞLADIK
2000 yılının Mayıs ayında ailecek terapiye başladık. Psikolog bizimle bazen toplu olarak bazen tek tek görüştü.
O dönem oğlum haftada iki, ben de haftada bir terapi görmeye başladık. Kocamı ise arada bir görüşmeye çağırıyordu. Biz başlarda, çaresi vardır, çözümü bulunur, gelip geçici bir şeydir, diye düşünürken, terapiler ilerledikçe şunu anladık: Bazı çocuklar eşcinsel doğuyor. Biz neden heteroseksüel olduğumuzu bilmiyorsak onların da neden gay oldukları bilinmiyorlar.
Bu bir hastalık değil, dolayısıyla tedavi sözkonusu değil. Daha da önemlisi bu bir eksiklik değil.
Oğlum çok rahatlamıştı. Bize açıldığı için huzurluydu. Kendini buldu, yeni arkadaşlar edindi. Ben ise oğlumun gay’liğini kabul etmek için başladığım terapilerde yavaş yavaş kendime döndüm. Bir süre sonra artık oğlumu değil düpedüz kendimi sorgular hale geldim.
Çocuklara endeksli yaşadığım hayatıma dışarıdan bakıp ben kimim, bu hayatta ne istiyorum, sorularını sormaya başladım.
Terapiler sırasında, o güne kadar hep onay almak, takdir görmek; örnek eş, saygılı gelin, aileyi çekip çeviren fedakar anne rollerinin hakkını vermek için yaşadığımı fark ettim. Sonra beni ben yapan o puzzle’ı söküp kendimi yenden inşa sürecine girdim. Bu çok kolay olmadı tabii. Beni çok sarstı. Ama zaman içinde çevrenin değerlerine değil, kendiminkilere göre yaşamayı öğrendim.
Bunu başarınca oğlumun gay’liğini huzurla kabul ettim. Kendimi tanıdıkça, çocuklarımı da daha iyi anladım. Çok araştırdım, çok kitap okudum. Sema olarak eşcinsellikle hiçbir sorunum olmadığını gördüm.
ÇOCUĞUNDAN İĞRENEN ANNELER!
Bu arada oğlum eşcinsellerin buluşma noktası Lambda Kültür Merkezi’ne gidip gelmeye başlamıştı. 18 yaşında çocuk, nasıl bir çevrede merak ettim. Ben de gelmek istiyorum annecim, dedim. O da itiraz etmeyince Lambda’yla tanıştım.
Orada ilk defa başka eşcinseller gördüm. Lezbiyen, biseksüel, transeksüel çocuklar tanıdım. Toplumda kendilerine bir yer edinebilmek için konuşup tartışıyorlar, uluslararası baglantılar kurup bilgi alışverişinde bulunuyorlardı.
Çocuğumun orada aktif olarak çalışmasından mutluluk duyuyordum. Herkes oğluma verdiğim desteğe imreniyordu. Lezbiyen bir çocuk, durumunu annesine söylemiş. Annesi, “senden iğreniyorum” diye cevap vermiş. Çocuklar, keşke biz de anne babamıza açılabilsek, diyordu.
Oraya ilk gidip gelen anneydim ve şunu çok net görüyordum: Bu çocuklar ergenlik gibi çalkantılı bir dönemde bir de kendi cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleriyle ilgili karmaşa yaşıyorlar. Yani işleri çok zor. Peki biz anne baba olarak bu dönemde yanlarında olmayacağız da ne zaman olacağız?
Haber: http://www.ntvmsnbc.com/id/25370674/
Türkiye’nin ilk aktivist eşcinsel annelerinden Sema Yakar çocuğunun cinsel tercihini öğrendikten sonra yaşadığı dönüşümle Vogue Türkiye’nin Ağustos sayısında yer alan Yüzleşme sayfalarında yüzleşti.
İşte Yakar’ın kendi ağzından yaşadıkları:
“Biz her şeyini paylaşan dört kişilik bir çekirdek aileydik. Genç yaşlarda evlenmiş bir anne baba; önce bir kız, ondan 7 yıl sonra da bir erkek evlatla tamamlanmış, mutlu bir çekirdek aile.
Hayatımızın merkezi çocuklarımızdı. Onlara iyi bir gelecek sağlamak en büyük amacımızdı. Hayatımız, 2000 yılının Mayıs ayında, oğlumuzun eşcinsel olduğunu öğrenmemizle tepetaklak oldu.
O yıl oğlum, daha önce olmadığı kadar huzursuzdu. Özellikle cinsellik konusunda ağzını bıçak açmıyordu. Halbuki 15 yaşındaydı. Ergenliğe girmişti.
Cinsellik gündeminde hayli önemli yer tutuyor olmalıydı. Ama ne zaman kız arkadaşının ya da cinsellikle ilgili bir sorusunun olup olmadığını sorsak konuyu geçiştirip odasına kapanıyordu.
Tanıdığım oğlum, anlayamadığım bir şekilde değişiyordu.
Birkaç ay boyunca kendi kendimi yiyip durdum: Neden cinsellik konusunda içine kapanmıştı? Ergenliği mi anlayamıyordu? Acaba tatsız bir deneyim mi yaşamıştı?
Daha da fenası, biri bir şey mi yapmıştı? Eşcinsel miydi? Bu soruları kocamla paylaşma konusunda tereddütlüydüm ama sonunda tek başıma altından kalkamayacağımı anladım ve bir gece ona açıldım.
Homofobik insanlar değildik, daha doğrusu hayatımızda eşcinselliğin yeri de yoktu. Etrafımızda açık gay kimliğiyle yaşayan biri de. Kocam kuşkularımı beklediğimden daha soğukkanlı karşıladı. Konuyu benim büyüttüğümü, çocukta bir anormallik olmadığını söyledi.
Ertesi gün işinden erken geldi. Oğlan da okuldan gelince üçümüz salonda oturduk. Önce yine kız arkadaş konusunu açtık. Baktık oradan bir sonuca varamıyoruz, kendi tanışmamızı, flört dönemimizi anlattık.
Yine açamadık. En sonunda ben dayanamadım, “oğlum eşcinsel de olabilirsin. Sen bizim evladımızsın” dedim. Önce inkar etti ama sonra gözümün içine bakamadan, “evet anne ben gay’im” dedi. Son aylarda yaşadığı kafa karışıklığını, bir kıza değil de bir erkeğe ilgi duyduğu için hissettiği suçluluk duygusunu, kendisinin durumunu iki ay önce kabul ettiğini ve şimdi buna alışmaya çalıştığını anlattı.
Aylardır kafamda kurup durduğum, en kötü ihtimal olarak gördüğüm şey gerçek olmuştu.
Kalktık, birbirimize sarıldık. Hemen orada bir uzmandan yardım almaya karar verdik. Hatta oğlum gidip odasından bir telefon numarası getirdi. Birkaç ay önce okullarına bir psikolog gelmiş ve ergenlik sorunlarıyla ilgili bir konuşma yapmış.
O da yakın bulduğu için uzmanın telefonunu not etmiş.
Kocam, psikologa gidelim, çözümü neyse buluruz, hallederiz ruh halindeydi..
Psikolog randevusu aldık. Akşam eve gelen kızıma da durumu kısaca anlattık. O da çok şaşırmadı.
Bana gelince… Oğlum, “anne ben gay’im” dediğinde, babam öldüğünde yaşadığım kayıp duygusuna benzer bir şey yaşadım. Sanki onu ebediyen kaybetmişim. Halbuki oğlum ölmemişti. Ertesi gün kalktığımda yine karşımdaydı. Yine benim çocuğumdu.
AILECE TERAPIYE BAŞLADIK
2000 yılının Mayıs ayında ailecek terapiye başladık. Psikolog bizimle bazen toplu olarak bazen tek tek görüştü.
O dönem oğlum haftada iki, ben de haftada bir terapi görmeye başladık. Kocamı ise arada bir görüşmeye çağırıyordu. Biz başlarda, çaresi vardır, çözümü bulunur, gelip geçici bir şeydir, diye düşünürken, terapiler ilerledikçe şunu anladık: Bazı çocuklar eşcinsel doğuyor. Biz neden heteroseksüel olduğumuzu bilmiyorsak onların da neden gay oldukları bilinmiyorlar.
Bu bir hastalık değil, dolayısıyla tedavi sözkonusu değil. Daha da önemlisi bu bir eksiklik değil.
Oğlum çok rahatlamıştı. Bize açıldığı için huzurluydu. Kendini buldu, yeni arkadaşlar edindi. Ben ise oğlumun gay’liğini kabul etmek için başladığım terapilerde yavaş yavaş kendime döndüm. Bir süre sonra artık oğlumu değil düpedüz kendimi sorgular hale geldim.
Çocuklara endeksli yaşadığım hayatıma dışarıdan bakıp ben kimim, bu hayatta ne istiyorum, sorularını sormaya başladım.
Terapiler sırasında, o güne kadar hep onay almak, takdir görmek; örnek eş, saygılı gelin, aileyi çekip çeviren fedakar anne rollerinin hakkını vermek için yaşadığımı fark ettim. Sonra beni ben yapan o puzzle’ı söküp kendimi yenden inşa sürecine girdim. Bu çok kolay olmadı tabii. Beni çok sarstı. Ama zaman içinde çevrenin değerlerine değil, kendiminkilere göre yaşamayı öğrendim.
Bunu başarınca oğlumun gay’liğini huzurla kabul ettim. Kendimi tanıdıkça, çocuklarımı da daha iyi anladım. Çok araştırdım, çok kitap okudum. Sema olarak eşcinsellikle hiçbir sorunum olmadığını gördüm.
ÇOCUĞUNDAN İĞRENEN ANNELER!
Bu arada oğlum eşcinsellerin buluşma noktası Lambda Kültür Merkezi’ne gidip gelmeye başlamıştı. 18 yaşında çocuk, nasıl bir çevrede merak ettim. Ben de gelmek istiyorum annecim, dedim. O da itiraz etmeyince Lambda’yla tanıştım.
Orada ilk defa başka eşcinseller gördüm. Lezbiyen, biseksüel, transeksüel çocuklar tanıdım. Toplumda kendilerine bir yer edinebilmek için konuşup tartışıyorlar, uluslararası baglantılar kurup bilgi alışverişinde bulunuyorlardı.
Çocuğumun orada aktif olarak çalışmasından mutluluk duyuyordum. Herkes oğluma verdiğim desteğe imreniyordu. Lezbiyen bir çocuk, durumunu annesine söylemiş. Annesi, “senden iğreniyorum” diye cevap vermiş. Çocuklar, keşke biz de anne babamıza açılabilsek, diyordu.
Oraya ilk gidip gelen anneydim ve şunu çok net görüyordum: Bu çocuklar ergenlik gibi çalkantılı bir dönemde bir de kendi cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleriyle ilgili karmaşa yaşıyorlar. Yani işleri çok zor. Peki biz anne baba olarak bu dönemde yanlarında olmayacağız da ne zaman olacağız?
Haber: http://www.ntvmsnbc.com/id/25370674/
13:11
Abercrombie & Fitch Markasından "Call Me Maybe" Erkekleri
13:11Seksi bir kaç oğlan çocuğu çıkmış dans ediyor Abercrombie & Fitch markası için. Markalar artık çıplak kadın yerine çıplak erkek tercih e...
Seksi bir kaç oğlan çocuğu çıkmış dans ediyor Abercrombie & Fitch markası için. Markalar artık çıplak kadın yerine çıplak erkek tercih ediyor. Markalar bizi seviyor çünkü. Onlar canımız. Tabii videodaki güzeller de.
Afiyet olsun!
Şarkının orjinal versiyonu ise şurada. İzlemeyen kalmasın.